15 Ekim 2008 Çarşamba

Tepkime #1


Onu ilk gördüğü an henüz çekilmemiş bir filmin senaryosunu yazmaya başladı… Uzun bir yapılacaklar listesi, gidilecek yerler, hatta yapacağı espriler. Çok sade bir tanışmaya göre fazla hızlı reaksiyona girmişti düşünceleri. Sakin olmanın faydası var mıydı, yoksa kontrolü dışında bünyesinde oluşan kasıntı hali hoşuna mı gitmişti karar veremedi. Evet hayal gücü genişti, kalabalık içinde onun kendisini gözleriyle takip ettiğini düşünerek, aldığı nefesi vermeyi sürekli erteliyordu. O an için yoğunlaşan konsantrasyonunu bozabilecek çok az şey vardı. Güzeldi, bunu da anlamak için karmaşık cümleler, artistik betimlemeler kullanmak zorunda hissetmedi kendini, çok net -bildiğin güzeldi… Aslında verdiği bu kararda geceden kurulan bir çalar saat gibi kendini hazır hissetmesinin de payı vardı. O an anlatılanları dinlemiyor, görüyor, üstelik kendisi otomatik olarak kuruluyordu. Kısıtlı süre içerisinde zamana karşı yarış başlamıştı… Şüphesiz olayların çok hızlı gelişmesini kendisi de beklemiyordu fakat reaksiyon olabildiğine süratle ilerliyordu. Çoğu kez olduğu gibi zamanı durdurmanın yolu o an için de mutlu bir fotoğraf karesiydi. Zaten geç başlayan günün mümkün olduğu kadar uzaması için dua etmeye başlamıştı bile.
Gecenin ilerleyen saatleri eğlenceli ama eksikti .Bu yüzden sevdiği insanlardan oluşan ortamın sıcak sohbeti bile kulaklarından geçiyor fakat eksikliği aşamıyordu .Zaman o geceki deniz kadar durgundu. Görmeyi hiç tahmin edemiyceği arkadaşlarıyla karşılaşmak bile onu şaşırtmaya ya da sevindirmeye yetmedi. Sabaha karşı yattığında başka ne bu kadar uzun düşünülebilir diye kendi kendine sordu. Cevabını buldu,uydu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder