16 Ağustos 2009 Pazar

İkile-me

Alkollü muhabbetlerin olmazsa olmazı… Konusu ve kahramanları hakkında hiçbir bilginiz ve ilginiz olmayan, sohbetlerin vazgeçilmezi… Toplamda 70-80 kelimelik anlatım gücü olan insanların sermayesi… İkilemeler.

Bu mudur yani dediğinizi duyar gibiyim. Evet özellikle son birkaç aydır sinir bozucu düzeyde dikkatimi çektiğindendir belki de feci takmış durumdayım. Karşınızdakinin, ilginizi zerre kadar çekmeyen bir konuda iştahla anlattığı, sizin suskunluğunuzun sıkılmış olabileceğinizden değil dikkatli bir dinleyici olduğunuzdan kaynaklandığını sanan insan tipi davranışı… Konuşmasına heyecanla başlıyor. Konu uzadıkça uzuyor. Olayda adı geçenlerin hiçbirini tanımadığınız için anlatımdaki boşlukları sizin şaşkınlığınız, sorularınız ya da ani çıkışlarınız değil hoyratça savrulan ikilemeler dolduruyor. Nası yani dediğinizi de duyar gibiyim…

-Abi geçen Marmaris’teyiz Arda, Emrecan, Kubilay Kemal abilerin yazlığındayız kızlar ‘’falan filan’’...

Evet ilk ikilemememiz geldi, üstelik bir yalanla geldi. Kızlar falan filan ne a.q. Kemal abinin kuzenleri mi, yoksa komşunun kek kalıbı istemek için Nuran Teyze’nin (Kemal Abi’nin eşi) yanına gelen 16 yaşındaki ikiz kızları mı… Sap sapa takıldığınızı biliyoruz.

-Neyse’’ yedik içtik’’… Eeee. ‘’Muhabbet sohbet’’… Eeee. ‘’Okey mokey’’ oynadık… Yavaş gel.

Gördüğünüz gibi konuşmadaki boşluklar Arizona kanyonlarını aratmıyor. Dinleyenin konuya ilgisi sıfırın altında eksi beş. Uzatmaya devam ediyor. İkilemelerin yetersiz kaldığı noktada yer yer abartıya varan pekiştirmelere baş vuruyor.

-Emrecan içki kullanmıyo biz üç kişi iki büyük, arkasından beşer bira… Tabi tabi, ulan ikinci birayı içiyosun yüzün ekşimeye başladı ne anlatıyosun.

-Kemal Abi’nin biraderi var tanımazsın (sanki diğerlerini çok tanıyorum) oturdumu bi büyük bi ufak içmeden kalkmaz sünger mübarek…

Ertesi gün dört metre kayalıklardan denize balıklama atlamaları, falanca mekana tanıdık abiler sayesinde bedava girişleri, bar çıkışı çıkan tartışmada yere serilen sekiz kişinin akibetini kısa kesiyorum varın siz düşünün.

Saat ikiyi buluyor, cümleler bitmek bilmiyor.

Madem ilgini çekmeyen tırt muhabbetler bu ne ayak birader? Diye sormadan ben cevap vereyim isimler hayal ürünü fakat konular hep aynı. Başka bi olayda Emrecan’ın yerini Ahmet, Arda’nın yerini Murat alıyor. Abi Kemal değilse de bazen Akif bazen Levent oluyor. Ama kızlar genellikle ‘’falan filan’’ olarak kalıyor. ‘’Yedik içtik’’ gezdik tozduk oluyor, ‘’muhabbet sohbet’’ cart curt… Kafalar güzel fakat incir çekirdeği bir türlü dolmuyor.

Saat iki buçukta içimi ferahlatan cümle içinde yine bir ikileme barındırıyor:

-Abi kalkalım bi ‘’gelen melen’’ olur bu saatten sonra çekilmez…

Çekilmez birader çekilmez…


12 Ağustos 2009 Çarşamba

İyi Geldi #3 (Guru)


Yolculuk sancılı başlıyor. Gereksiz kasıntı halinin getirdiği küçük çaplı anlaşılamamazlık. Her şey yolunda, arabadan inip üzerinde doğru koşuyor, sürpriz amacına ulaşıyor. Manzara insanı alkol tüketmeye davet ediyor.

Günler eğlenceli, ufaklık her fırsatta dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. Toplu (top) sporların Türk insanı üzerindeki çekim etkisi kendini sahilde de gösteriyor. Akşamüstü voleybol 3 günlük tatilin vazgeçilmezi olmuş durumda. Maçın hareketi voleybola futbolu karıştıran bir ayak pasıyla geliyor. Parmak pası… neyse…

Tavlada yenilmek reklamlarda kullanılan ‘’dağ gibi bulaşık’’ cümlesine anlam katıyor, neyse ki fotoğraflar medyaya sızmıyor.

Literatüre ‘’teyzemoğlu’’ markasıyla ‘’Guru kurabiyesi’’ ve ‘’şekercim’’ kelimeleri ekleniyor. (çuri çuri … …)

Söylenişte etkisi zayıf kanka sözcüğünün içi iyi bir arkadaşla dolduruluyor.
Geriye eğlenceli bir tatil ve iki adet biletle birlikte kardeşlerime benden armağan ''ŞU ŞARKI'' kalıyor…

Bi bira benden.